araştırma & yazı: ezgi aktuğ/140journos stajı
göbeklitepe’nin keşfi ve insanlık tarihi için önemi insanlık tarihine dair bugüne kadar bildiklerimizi sorgulatan ve değiştiren göbeklitepe, ilk kez 1963 yılında istanbul üniversitesi ve chicago üniversitesi’nin ortaklaşa yaptığı bir çalışmada saptandı ve buradaki çalışmalar neticesinde göbeklitepe’ye dair ilk bilgiler 1980 yılında peter benedict tarafından yazılan makalede verildi.
İLK RESİM
göbeklitepe’den 1960'larda yapılan bu araştırmalar sayesinde haberdar olan klaus schmidt, 1994'de bölgeyi incelemeye başladı. 1995 yılında şanlıurfa müzesi başkanlığında ve önce harald hauptmann, daha sonra ise klaus schmidt’in bilimsel danışmanlığında kazı çalışmalarına başlandı. yapılan kazı çalışmalarının neticesinde göbeklitepe’nin yaklaşık 12 bin yıl önce, çanak çömleksiz neolitik evresinin başlarında yaşamış olan neolitik avcı-toplayıcı insanların yaptığı bir kült merkezi olduğu anlaşıldı ve arkeoloji alanındaki en önemli keşiflerden biri olarak tarihe geçti.
göbeklitepe’den birçok kaynakta insanlık tarihinin en eski tapınağı olarak bahsedilse de aslında “tapınak” kelimesini kullanmak çok da doğru değil çünkü o dönemde tanrılar, din adamları ya da tapınak ekonomisine sahip örgütlü bir inanç sisteminin olduğuna dair bir kanıt bulunmuyor. göbeklitepe’yi o dönemde yaşayan avcı-toplayıcı grupların törensel toplanma merkezi olarak nitelendirebiliriz.
RESİM 3LÜ
göbeklitepe keşfinin en önemli tarafı o dönemde yaşayan insanlara dair bildiklerimizi kökten değiştirmesi. 12 bin yıl önce yaşayan bu insanlar sandığımızın aksine ilkel, mütevazi ve basit bir yaşam tarzıyla yetinmemiş aksine anıtsal mimari yapıları ve sembolik dünyalarıyla oldukça görkemli bir evrede yaşamışlardır.
bugüne kadar bildiklerimiz insanların böyle bir yapı inşa edebilmesi için tarıma başlayıp yerleşik hayata geçmiş olması gerektiğini söylüyordu ancak göbeklitepe’de yaşayan insanlar avcı-toplayıcı bir yaşam tarzından, yerleşik hayata, çiftçi-üretici düzene geçmek üzere olan son avcı toplayıcı gruplardı. göbeklitepe, insanlığın yerleşik hayata geçmeden önce de böylesi bir yapı inşa edebilecek mühendislik zekasına, organizasyona ve estetik anlayışa sahip olunabileceğini gösterdi.
göbeklitepe’nin mimarisi
şanlıurfa’nın 20 km kuzeydoğusunda, örencik köyü civarında bulunan göbeklitepe, uzak mesafelerden dahi görülebilecek ve geniş görüş mesafesine sahip olabilecek bir konumda ve bu konumu göbeklitepe’nin en önemli özelliklerinden biri. bu konumun tesadüfi olmadığı ve buranın o dönemde burayı yapan insanlar için önemini gösterdiği düşünülüyor.
RESİM
göbeklitepe’ye yakın bölgelerde bulunan ve göbeklitepe’nin çağdaşı olan mureybet, jerf el ahmar, nevali çöri ve çayönü gibi yapılara bakıldığında göbeklitepe’nin mimarisini daha iyi anlayabiliyor ve buranın çevresindeki diğer yapılardan farklı olduğunu görebiliyoruz.
SOL RESİM
göbeklitepe, kireç taşından yapılmış t-biçimli dikilitaşların ön plana çıktığı büyük boyutlu yuvarlak/oval ve bu oval büyük boyutlu yapılardan daha küçük dörtgen yapılardan meydana gelen anıtsal bir mimari yapı. burada bulunan dikilitaşlar, taş ve kemik aletler kullanılarak yakınlardaki taş ocaklarından elde edilmiş, dikilecekleri yerlere taşınmış ve yerel kireç taşından yapılmış duvarların içine yerleştirilmişlerdir. dörtgen yapılarda bulunan dikilitaşlar, oval yapılardaki dikilitaşlara göre daha küçük boyutlarda. anıtsal büyük yapıların hemen hepsinde merkeze yerleştirilmiş iki adet daha uzun dikilitaş yer almakta ve bunların etrafı farklı zamanlarda yapılmış daha kısa dikilitaşlardan oluşan duvarlarla çevrilmiş haldedir. yapıda bulunan t-biçimli dililitaşlar antropomorfik özellikler gösteriyor. t’nin üst kısmı başı temsil ederken, alt kısmı ise gövdeyi temsil ediyor. d yapısında bulunan dikilitaşlarda kabartma şeklinde bulunan el ve kol bu düşünceyi daha da destekliyor. dikilitaşların üzerinde el ve kol kabartmalarının yanı sıra çeşitli hayvan figürleri ve soyut semboller de bulunuyor.
RESİM
dikilitaşların arası çoğunlukla işlenmiş taşlarla duvar şeklinde örülmüştür ve taşların arasında balçık harç kullanılmıştır. dikilitaşların stilize insan heykelleri olduğunu düşünürsek bu duvarların insanları bir araya getirdiği söylenebilir. kullanılan harçtan dolayı yağmur suları ve rüzgar çeşitli aşınmalara sebep olmuş ve böcekler için oyuk açılması kolay bir alan oluşturmuş.
bugün bölgede gördüğümüz yapılar aslında ilk inşa edilen alanlar değil, 1400 yıl kadar süren inşa faaliyetlerinin, bu yapıların üzerinin örtülmesinin ve yeni yapılar inşa edilmesinin bir sonucudur. bu 1400 yıllık inşaat faaliyetleri süresince yapıdaki duvarlar ve dikilitaşlar aynı ya da farklı yapılarda kullanılmak üzere yerleri değiştirilmiştir ve tekrar kullanılmıştır.
büyük oval yapıların yıllar içerisinde üstleri açık ya da kapalı olarak kullanıldığı düşünülse de mimari incelemeler buranın üstünün kapalı olarak kullanıldığı hipotezini destekliyor fakat yine de buranın açık mı kapalı mı kullanıldığı ya da gökyüzünü görüp görmediği sürmekte olan bir tartışma konusu.
buranın üstü açık ve gökyüzünü görecek şekilde kullanıldığını düşündüren en önemli sebep ise buranın gözlem evi olarak da kullanılmış olabilme düşüncesi. ayrıca yüksek bir yerde konumlandırılmasının sebeplerinden birinin bu olabileceği de düşünülüyor. burada yaşayan insanlar gökyüzünü gözlemleyerek astronomik olayları incelediği düşünülüyor. hatta dikilitaşlar üzerinde bulunan semboller ve figürlerin de takım yıldızlarını ve astronomik olayları temsil ettiği düşüncesi de oldukça yaygın.
göbeklitepe neolitik dönemde kullanılmış ve yaklaşık 8 bin yıl önce terk edilmiş. göbeklitepe terk edilirken o dönemde yaşayan insanlar tarafından bilinçli olarak doldurulmuş ve gömülmüştür. yeni bir hayat tarzına geçiş yapan bu insanlar eski kimliklerini, avcı toplayıcı yaşamlarında onlar için önemli olan inanışlarını, sembol dünyalarını tahrip etmeden kapatarak göbeklitepe’yi terk etmişlerdir. göbeklitepe’yi neden gömdüklerini tam olarak bilmesek de gömülmüş olması bu önemli yapının günümüze kadar tahrip edilmeden ulaşmasındaki en büyük etken.
dikilitaşların üzerindeki semboller ve anlamları
RESİM
büyük oval yapıların ortalarında konumlanan ikiz dikilitaşlar antropomorfik özellikler gösteriyor. insansı özellikler gösteren bu dikilitaşların ön yüzünde iki bant halinde uzanan ve uzun bir giysiyi andıran kabartmalar görülüyor. bu kabartmaların özel bir giysiyi temsil ettiği ve ritüellerin önemli bir unsuru olarak belirli kişiler tarafından giyildiği düşünülmektedir. bu nedenle bu sütunların ritüellerde önemli rol üstlenmiş kişileri temsil ediyor olabilme ihtimali üzerinde duruluyor. bu dönemde yaşayan insanların tanrı inancının olduğuna dair bir kanıt bulunmasa da eğer tanrı inancı oluştuysa bu stilize insan heykellerinin tanrıları temsil ettiği de düşünülebilir. uzun süre kazı başkanlığını yürüten arkeolog klaus schmidt’e göre büyük oval yapıların ortasında bulunan iki dikilitaşın mitolojide yaygın bir tema olan ikizleri temsil ediyor olması da oldukça mümkün duruyor.
ancak yine de yapıda en çok bulunan motifler insan motifi değil, hayvan motifleri. dikilitaşların üzerinde kabartma ya da oyma şeklinde yapılmış birçok hayvan figürü ve soyut sembolü yüksek bir zanaatkarlığa işaret ediyor. figürler genellikle hareket halinde ve birbirleriyle ilişkili olarak tasvir edilmişken bazıları ise dikilitaşlardaki boşluklara rastgele yapılmıştır. dikilitaşlarda tasvir edilen hayvan figürlerini geniş bir çeşitlilik gösteriyor. en sık görülen motifler ise boğa, yaban domuzu, tilki, yılan, yaban ördekleri ve akbabalardır. bunlar dışında akrep, turna, sırtlan, ceylan, kedigiller, yabani eşek gibi hayvanları görmek de mümkün. figürlerde görülen hayvanlar bölgenin o dönemdeki faunasıyla örtüşüyor, bu açıdan bu figürlerin avlanma ritüellerini anlattığı düşünülebilir. avcı-toplayıcı dönemde besin ihtiyacının karşılanması açısından hayvanların önemini göz önünde bulundurduğumuzda insanların bu hayvanlara önem vermesi ve bir statü göstergesi olarak sunması oldukça makul gözüküyor. aynı zamanda göç eden hayvanların tasvirlerinin bulunması da dönemsel avlanmalar yapıldığına da işaret ediyor ve bu kuşların göç dönemleri sayesinde mevsim geçişlerini anladıklarını ve bu motiflerle bu önemli olayı işaretledikleri düşünülebilir. ayrıca tasvir edilen bazı kuş türlerinin yalnızca eti için değil tüyleri, pençeleri için avlanmış olabileceği ya da bazı ritüeller için önemli olabileceği düşünülüyor.
dikilitaşlardaki farklı motifler ve tekrar eden sembollerin sadece süsleme amacıyla kullanılamayacak kadar yoğun olduğu, bu motiflerin süslemenin aksine öyküsel/anlatısal özelliğe sahip hatta mitolojik bir içeriğe sahip olabileceği düşünülüyor. bu sembollerin bazılarının göbeklitepe’de ölümsüzleşen hikayeler anlatıyor olma ihtimali üzerinde de duruluyor. bu hikayeler kuruluş efsaneleri ve dolayısıyla nüfus artışının ve neolitikleşmeyle ilişkili olarak gelişen sosyal ağların görüldüğü bu dönemde toplulukların kökenlerini ve kimliklerini vurguluyor olabilirler. göbeklitepe’de keşfedilen sembol ve motifler başka birçok neolitik sit alanında farklı objelerin üzerinde de bulunmuş. bu da ortak bir inanış sistemine, mitolojik geleneklere ve ikonografiye sahip geniş bir topluluğun varlığına işaret ediyor olabilir ancak sembollerin arkasındaki anlamlar büyük ölçüde henüz bilinmemektedir.
RESİM
bu sembollerin bir nevi koruyucu bir işlevi olduğu, o dönemde yaşayan insanların ve göbeklitepe’nin muhafızları olarak görüldüğü düşünülebilir. bu hayvan figürlerinin bir nevi totem sembolleri olarak da işlenmiş olduğu ve bazı ritüeller açısından önem arz ettiği de düşünülebilir.
andrew collins gibi bazı araştırmacılar, astronomi ve kozmolojiye bağlı olarak göbeklitepe’nin şamanizm ile ilgili olabileceğini düşünüyor. göbeklitepe’nin şamanlar için bir ritüel merkezi olabileceğini ve hatta şamanizme kabul törenlerinin göbeklitepe’de gerçekleşmiş olabileceğini ihtimali üzerinde duruyor. hayvanlar şaman ritüellerinin önemli bir parçası ve güç hayvanları şaman ruhlarının koruyucusu ve bazen de alter egosu gibi görülüyor ve şamanları kehanetlerden ve kötülüklerden koruduğuna inanılıyor.
göbeklitepe’de karşımıza en çok çıkan figürlerden biri yılan figürü. yılan figürü evrensel olarak evrensel olarak doğaüstü güçlerin, tanrısal enerjinin, erkek ve kadın cinselliğinin ve derilerini değiştirebildikleri için metafiziksel dönüşümün sembolü olarak görülüyor. aynı zamanda yunan mitolojisinde tıp ve şifa tanrısı olan asklepios ile olan bağlantılarından dolayı tıp mesleğinin de evrensel sembolü. yılan sembolü aynı zamanda zehirinden dolayı halüsinasyonlara ve hatta ölüme yol açan ilaçlarla bağdaştırılıyor. bu açıdan bu tarz düşsel etkileri olan bazı maddeleri sembolize ediyor olabilir. klaus schmidt’e göre bölgede bulunan bazalt kaseler ilaç yapımında kullanılmış olabilir. yılanların kullanılmasıyla ilgili bir diğer yorumlama bu yılan motiflerinin takımyıldızlarını temsil ettiği yönünde, yılan figürlerinin meteor parçalarının sembolik bir temsili olabileceği düşünülüyor.
dikilitaşlarda bulunan turna sembolü de oldukça önemli. bir su kuşu olan turna, mısır hiyerofliflerinde yazının icadçısı toth’un sembolü. bunun yanı sıra zerdüştlükte hürmüz, roma mitolojisinde apollon, yunan mitolojisinde hermes, hristiyanlıkta enok turna kuşuyla sembolize ediliyor.
dikilitaşlarda dikkat çeken sembollerden bir diğeri ise elmas şeklindeki soyut sembol. bu sembol kızılderililerdeki büyücü doktorların sembollerine oldukça benziyor. büyücü doktorların geleceği gördüğüne ve hastalıkları sihirli güçleriyle iyileştirebildiklerine inanılıyor. dışarıdaki çizgiler somut dünyayı sembolize ederken içerideki çizgiler bu büyücü doktorların ruhsal dünyasını ve bilgi birikimini sembolize ediyor.
d yapısında karşımıza çıkan ve latin harflerini andıran H ve I sembollerinin yerli amerika halkı kamları tarafından astronomik amaçlarla kullanıldığı biliniyor. bu bilgi bize buranın astronomik ve kozmolojik amaçlarla kullanılmış olabileceğini ve bu motiflerin bunları sembolize ediyor olabileceğini işaret ediyor. H sembolleri parlak yıldızları ya da kutup yıldızını işaret ediyor olabilir ya da belki ayın evreleri olarak da yorumlanabilir.
bu sembollerde ilgi çeken noktalardan biri hayvan figürlerinin hepsinin erkek olarak tasvir edilmesi, insan figürlerinde de benzer bir durum söz konusu. bu durumun tek istisnası ise aslanlı sütun denilen bir dikilitaştaki levhada bulunan nü kadın figürü.
göbeklitepe’de bulunan figürler ve sembollerle ilgili bu ve bunun gibi birçok açıklama yapmak mümkün ancak bunların hemen hemen hepsinin varsayımsal olduğunun ve bu sembollerle ilgili çalışmaların devam ettiğinin altını çizmek gerekir. bu sembollerin astronomik amaçlarla kullanılmış olma ihtimali oldukça yüksek gözükse de araştırmacılar bu sembollerin hayvan tasvirlerinden öte bir anlam taşımıyor olabileceği ihtimalini de göz önünde bulunduruyor.
göbeklitepe’de sosyal yaşam
göbeklitepe’nin keşfi o dönemdeki insanların nasıl yaşadıklarını anlamamız açısından oldukça önemli. bu döneme dair şu ana kadar bildiklerimiz bu dönemde yaşayan insanların maksimum 100–150 kişilerden oluşan gruplar halinde olduğu ve bir arada yaşadıkları yerleşim yerleri olsa da yaşamlarını hala avcı ve toplayıcı olarak sürdürdükleri yönünde ancak klaus schmidt burayı inşa edebilmek için en az 500 kişinin uzun bir süre çalışmış olması gerektiğini söylüyor. bu da oldukça kompleks bir topluluğun varlığını işaret ediyor.
şu ana kadar göbeklitepe’de yapılan çalışmalarda ateş, ocak, yemek pişirme alanı gibi domestik faaliyetlere ya da tarım-hayvancılığa dair bir iz bulunamadı. bu da burada büyük bir toplumun sürekli kalmadığına işaret ediyor. bulunan tüm hayvan ve bitki türleri yabani türlere ait yani yaşamlarını hala avcı ve toplayıcı olarak sürdürüyorlardı. henüz hiçbir bitkiyi ve hayvanı evcilleştirmemişlerdi ve yabani buğdayları hasat ediyorlardı. ayrıca buraya en yakın su kaynağının 4 km uzaklıkta olması da oldukça ilginç. bu durumda akla en yatkın açıklama toplulukların buraya yakın yerleşim alanlarında yaşayıp, göbeklitepe’ye tırmanırken yanlarına orada geçirdikleri zaman boyunca yetecek kadar su ve erzak taşımış olmaları.
bu dönemde taşları şekillendirebilecekleri hiçbir alet bulunmuyor, yalnızca çakmak taşı kullanıyorlar ve bu taşları elleriyle işleyerek toplumsal bir iş bölümü yaparak bu yapıyı inşa ediyorlar. ortaya çıkan çakmak taşı aletler burada büyük ölçekli bir taş alet yapımı olduğunu gösteriyor. bu da aslında düşündüğümüz gibi ilkel insanlar değil oldukça gelişmiş bir toplum olduğunu gösteriyor.
şu ana kadar yapılan kazılar ve araştırmalar göbeklitepe’nin çevrede bulunan avcı toplayıcı gruplar için bir çeşit buluşma noktası olduğu yönünde. göbeklitepe’de orta ve doğu anadolu’dan gelen yedi farklı ham madde türüyle karşılaşılmış. böylesi bir kaynak çeşitliliği bu bölgede o dönemde az rastlanan bir durum. burada bulunan obsidyen aletler buranın geniş bir değiş-tokuş ağının bir parçası olduğuna işaret ediyor. kazılar sırasında bulunan çok sayıda hayvan kemiği buranın şenlikler için kullanıldığı ihtimalini güçlendiriyor ve çeşitli tas kaplarda yapılan kalıntı analizleri alkollü içkilerin de tüketilmiş olabileceğine işaret ediyor. kimyasal analizlerde bulunan oksalat kalıntıları da bunu destekler nitelikte. burada büyük çaplı şenlikler, törenler ve çeşitli ayin ve ritüeller yapıldığı düşünülüyor.
burada yapılan etkinliklere ritüel dememiz aslında modern batılı bakış açısının bir ürünü. etnografik çalışmalara göre bu tarz kamusal alanlar ve şenlikler grupsal bağlılığı güçlendirmek, bilgi ve ürün takası yapmak ve gen havuzunu tazelemek açısından önemli alanlar. sosyal antropolojiye göre ise bu tarz iş güçü gerektiren kamusal projeler için insan gücünü çekmek için yapılan şenlikler oldukça önemli. dairesel yapılar içinde yapılan tamirler ve yeniden düzenlemeler buradaki inşaat faaliyetlerinin düzenli olarak devam ettiği izlenimini veriyor. yapılan şenliklerin buranın inşasının devamı için gereken iş gücünü çekme amaçlı yapıldığı da düşünülebilir.
böylesi bir yapı için gereken iş gücü, yeni oluşmakta olan karmaşık bir sosyal yapılanmaya işaret ediyor. bugüne dek avcı-toplayıcı grupların eşitlikçi topluluklar olduğu düşünülüyordu ancak göbeklitepe gibi farklı yapıların ve grupların dahil olduğu bir alan yaratmak için işbirliği, iş bölümü ve uzmanlaşmanın oluşması gerektiği düşünülüyor. bu da bu dönemde en azından bu bölgede yaşayan toplulukların oldukça gelişkin ve çok yönlü bir sosyal yapıya dahil olmaları gerektiğine işaret ediyor. harald hauptmann gibi arkeologlar böylesi bir yapıyı meydana getirmek için gereken karmaşık organizasyonu dini liderlerin sağlamış olabileceğini düşünüyor. bu törenleri, ritüelleri denetleyen ve kontrol eden önderler olduğu düşünülebilir ve bu insanlar yerel seviyede politik ve manevi güç ve nüfuza sahip olabilir ancak bu kişilerin bugün bildiğimiz din adamları gibi bir vasfı henüz yok. ancak yine de bu düşünceden göbeklitepe’yi inşa eden toplulukların iyi organize edilmiş tabakalı/hiyerarşik bir toplum olduğu sonucu çıkarılabilir. bugüne dek karmaşık dini uygulamaların ve organizasyonun ancak tarım toplumuna geçtikten sonra olabileceği düşünülüyordu ancak göbeklitepe bu yaklaşımı sorgulamak zorunda bırakıyor.
bazı araştırmalar göbeklitepe’nin gözlem evi olarak kullanıldığı ve gök ayinleri gerçekleştirmek için kullanıldığını öne sürüyor. özellikle ekinokslar, gün dönemleri gibi özel günlerde, gruplar bir araya gelerek önemli gördükleri bu günler için bir takım ritüeller gerçekleştiriyor olabilirler. dikilitaşlarda bulunan figür ve sembollerin de bunları temsil ettiğine dair birçok yorumlama bulunuyor.
RESİM
dikilitaşlara yapılan hayvan tasvirlerinde dikkat çeken, sanat denebilecek bir üslup ve ustalık var. bu da bu sanat üslubunun uzun bir geçmişe sahip olması gerektiğine işaret ediyor. burada bulunan kabartmalar ve oymalar yaklaşık iki bin yıllık bir süre boyunca farklı zamanlarda farklı kişiler tarafından yapılsa da önemli bir üslup benzerliği görünüyor. bu üslubun yılın belirli dönemlerinde bir araya gelen insanlar tarafından usta-çırak ilişkisi çerçevesine aktarıldığı ve korunduğu düşünülebilir. ayrıca göbeklitepe’de bulunan motif ve sembollere benzer sembollere kuzey ırak ve suriye’de yapılan arkeolojik kazılarda da rastlanmış. bu da göbeklitepe’nin o dönemde bir kültürel etkileşim merkezi olduğu anlamına gelebilir.
göbeklitepe’de yapılan insan tasvirlerinin aslanlı sütunda bulunan nü kadın figürü dışında hepsi erkek olarak betimlenmiş. dolayısıyla buranın daha çok erkek avcılar tarafından kullanıldığı düşünülebilir. aynı dönemde kullanılmış diğer alanlarda kadınlara dair izlere rastlansa da göbeklitepe’de kadınlar ya da onların gerçekleştirdiği faaliyetler görünmez durumda.
göbeklitepe’de yapılan kazılar o dönemde yaşayan insanların yaşamına dair birçok ipucu vermekle birlikte birçok soruyu da beraberinde getiriyor. bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını arkeoloji, sosyal antropoloji, etnografi ve evrimsel psikoloji vb. gibi disiplinlerin çalışmalarıyla ilerleyen zamanlarda öğreneceğiz.
Comentarios